BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Verilerine göre 2016 yılında çöpe atılan elektronik cihazların yani e-atık’ların toplam ağırlığı 45 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bir örnekle 45 milyon ton nedir? Anlamaya çalışalım.
Türkiye genelinde yıllık olarak ortalama 45 milyon ton yaş meyve sebze üretiliyor. Evet, Türkiye gibi büyük bir ülkenin her ilinde kasaba ve köyünde her tarla, bostan ve ağacında 4 mevsim boyunca üretilen tüm yaş meyve ve sebze ağırlığında “elektronik atık” dönüştürülmeden çöpe atılıyor.
Dünya ekolojisinin bu büyüklükte e-atıkla baş edebilmesi mümkün görünmemektedir. Ayrıca bu rakamlar yıllık yüzde 10 seviyelerinde büyümeye devam ediyor. Bu nedenle e-atık toplayan Yerel Yönetimlere, Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş e-atık toplayan şirketlere belki de son kullanıcılar olarak en çokta bize büyük görevler düşüyor.
Türkiye’de E-atık Sistem Nasıl Çalışıyor?
Ülkemizde bulunan mevcut yasa ve yönetmeliklere göre e-atıkların iki farklı toplanma noktası bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Belediyeler bir diğeri ise dağıtıcılardır. İlgili yasalar gereğince ülkemizdeki tüm yerel yönetimler sorumluluk alanları içinde Atık Getirme Merkezleri kurmak zorundalar. Yasal düzenlemelere rağmen belediyeler tarafından kurulan merkezlerin sayısı maalesef iki elin parmak geçmemektedir. Bu nedenle “yerel yönetimler” atık sorunun çözümü için güven veren bir seçenek oluşturmuyor.
E-Atık Toplayan Şirketler
Elektronik atıkların geri dönüşümü için bir başka seçenek ise ömrünü tamamlamış elektronik ürünlerin son kullanıcılardan satın alınarak ekonomiye kazandırılmasıdır. Bu görevi yerine getiren Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş şirketlerin sayılarının arttırılması e-atık sorununun çözümü için önemli ve işlevsel bir seçenek gibi görünüyor. Zira bu dönüşüm zinciri içinde son kullanıcılarda ekonomik kazanç elde edebiliyorlar.